Halk arasındaki yaygın kanı, hanımefendilerin erkeklerden daha çok konuşmuş olduğu yönünde. Bu iddiayla çıkan ‘bilimsel’ kitaplar bile var. Peki, hakkaten doğru mu bu?
Bayanlar günde averaj 20 bin kelime kullanıyor; adamların konuşmuş olduğu kelime sayısı ise 7 bin. En azından bazı popüler bilim kitaplarının iddiası bu. Birçok uzman bu kitapları kaynak gösteriyor; böylece hanımefendilerin dedikoduyla gün geçirirken adamların konuşma ihtiyacı duymaksızın, yapılması ihtiyaç duyulan iş üstünde yoğunlaştığına dair yaygın kanı güçlenmiş oluyor. Peki, hakkaten doğru mu tüm bunlar?
Konuşkanlığı ölçmenin birçok yolu olabilir. İnsanları laboratuvara yerleştirip belirlediğiniz bir mevzu hakkında konuşmalarını isteyip bu konuşmaları kaydedebilirsiniz. Ya da ev ortamındaki günlük konuşmalarını kaydetmelerini isteyebilirsiniz. Sonrasında da konuşulan toplam kelime sayısını, kişilerin konuşma sürelerini, söyleşi esnasında her insanın kaç kez konuşma sırası kullandığını yada her defasında averaj kaç kelime edildiğini hesaplayabilirsiniz.
Çocuklar üstünde meydana getirilen 73 araştırmayı inceleyen Amerikalı araştırmacılar kız evlatlarının erkeklerden daha çok sayıda kelime konuştuğunu, fakat aradaki farkın oldukça ufak bulunduğunu ortaya koydu. Hatta aradaki bu fark yalnız çocuklar ebeveynleriyle konuştuğunda görülüyor, kendi aralarındaki konuşmalarda ortaya çıkmıyordu. En önemlisi ise bu farkın yalnız iki buçuk yaşına kadar görülmesiydi; kısaca kim bilir bu dil becerisinin gelişimi bakımından kız evlatları ile adam evlatları arasındaki hız farkını yansıtan geçici bir olguydu.
Erkekler daha oldukça konuşuyor
Şu demek oluyor ki çocuklar içinde fazla bir farktan söz edilemez. Peki, yetişkinler açısından durum iyi mi? Çocuklar arasındaki bu ufak farka işaret eden çalışmaya imza atan California Üniversitesi’nden psikolog Campbell Leaper, yapmış olduğu toplu analizde adamların daha çok konuşmuş olduğu sonucuna vardı. Fakat gene aradaki fark azdı. Laboratuvar ortamında konuşmaları için belli bir mevzu verilen gruplarda bu farkın düzgüsel yaşamdakinden daha çok olduğu gözlendi. Kim bilir erkekler bu yeni ve alışılmamış laboratuvar ortamında kendilerini daha rahat hissediyordu.
Leaper’in bulguları, dilbilimci ve toplumsal psikologların yapmış olduğu onlarca araştırmada varılan neticeleri destekliyordu. Her bir araştırmanın yapılış tarzındaki farklılıklar kıyaslamayı zor kılmakla beraber, yalnız iki araştırma hanımefendilerin erkeklerden daha çok konuşmuş olduğu sonucuna varırken, 34 araştırmada adamların kadınlardan daha çok konuşmuş olduğu ortaya konmuştu.
Bayanlar azca farkla önde
Gerçek yaşamdaki konuşmalar, kaydetme zorluğu yüzünden ölçümü en zor olanlar. Fakat bu handikabı aşmak için Texas Üniversitesi’nden psikolog James Pennebaker hususi bir alet geliştirdi. Bu elektronik kayıt aleti belli sürelerle devreye girerek 30 saniyelik kayıtlar yapıyordu. 2007’de piyasaya çıkan araştırma, ABD ve Meksika’da gün içindeki 17 saatlik uyanık kalma süresinde hanımefendilerin 16.215, adamların ise 15.669 kelime konuştuğunu gösterdi. Şu demek oluyor ki aradaki fark gene oldukça küçüktü.
Tüm konuşmalar aynı türden değil elbet. Kim bilir mühim faktörlerden biri, konuşmayı başka kimin dinlediği. Yeni Zelanda’daki Victoria Üniversitesi’nde meydana getirilen bir araştırmada, kamuya açık 100 toplantı izlenmiş ve dinleyicilerin üçte ikisini oluşturan adamların, soruların dörtte üçünü sordurulmuş olduğu, cinsiyet olarak aynı sayıda seyirci kitlesi olsa bile adamların gene soruların üçte ikisine yakınını sordurulmuş olduğu görülmüştü.
Ne kadar bilimsel?
Tersi yönde ne kadar kanıt olsa da hanımefendilerin daha oldukça konuştuğuna dair yargıya kilitlenmişiz şeklinde görünüyor. Hanım ile adam içinde mühim farklar olmasını beklediğimiz konulardan biridir bu; oysa araştırmalar, yaygın kanının aksine hanım ile adamın birçok mevzuda benzerlik gösterdiğine işaret ediyor.
O halde adamların 7 bin kelime konuşurken hanımefendilerin 20 bin kelime konuşmuş olduğu yargısının deposu ne? California Üniversitesi’nden psikiyatrist Louann Brizendine’in 2006’da piyasaya çıkan ‘Hanım Beyni’ adlı kitabının arka kapağında bu şekilde bir cümle geçiyormuş. Pensilvanya Üniversitesi’nden dil profesörü Mark Liebermann sık sık alıntılanan bu veriyi sorguladığında Brizendine, verinin rastgele bir kişisel gelişim kitabından alındığını belirterek bilimselliğinin sorgulanabilir bulunduğunu kabul etmiş ve kitabın gelecekteki baskılarından çıkaracağı sözünü vermişti.
Bu yazının İngilizce aslını BBC Future’da okuyabilirsiniz.
Kaynak: bbc.com