Aşk daima mutlu eder mi? Aşk, yaşam enerjisi üstünde oldukca mühim etkiye haiz en kuvvetli duygulardan biri. Yüzyıllardır insanlığı meşgul eden mevzular içinde. Peki aşk niçin bu kadar etkili, vücutta neleri değiştiriyor, “ayakları yerden kesen aşk” iyi mi oluyor da patolojik bir hal alıyor ve şiddete dönüşüyor?
“AŞK GEÇİCİ BİR GÖRME KUSURUDUR”
14 Şubat Sevgililer Gününde aşkın abc’sini ntv.com.tr’ye özetleyen İstanbul Florence Nightingale Hastanesinden Uzman Psikolog Gizem Ünveren, “geçici bir görme kusuru” olarak nitelendirdiği aşkı, “insanoğlunun sevebilme ve üretme kapasitesinin ruhsal yatırımı” olarak tanımlıyor ve devam ediyor..
“Bu sebeple insan sevgi üreterek, sevilmek gereksinimini doyurmak ister. İşte bu süreçte; yaşarken sorun verse de yüreğimizi titreten, aklımızı meşgul eden ve devamlı yaşamak isteyeceğimiz duygu olarak karşımıza çıkan aşk, geçici bir görme kusurudur. Hayal edilenle gerçek arasındaki fark anlaşılıncaya kadar geçen süreyi kapsar. Bununla birlikte muhteşem bir kaynaşma halidir.”
AŞK VÜCUDUMUZA NELER YAPIYOR?
Aşk bir tek duygusal değil hem de fizyolojik bir süreç. Araştırmalara nazaran, aşık olan kişinin beynindeki kan akışı değişiyor. Ellerde titreme, terleme, kalp çarpıntısı, nefes alışverişinde artma, tükürük salgısının azalması, yüzün soluklaşması yada kızarması benzer biçimde bedensel tepkimeler gözleniyor. İnsan beyni için bir çeşit haz deposu, haz, mutluluk ve keyif veren dopamin, oksitosin, prolaktin, noradrenalin ve feniletilamin maddelerinin salgıları artıyor.
SAĞLIKLI AŞK MUTLU EDER, BAĞIMLI AŞK DEPRESİF
Psikolog Ünveren’in anlattıklarına nazaran, aşık olan şahıs öğrenmeye daha açık ve coşkulu oluyor, çalışmaktan keyif alıyor, agresifliği azalıyor, hoşgörüyü artırıyor. Sadece bu pozitif yönde etkilerin görülmesindeki anahtar nokta aşkın sıhhatli olması. Bu sebeple sıhhatli aşk kişiyi mutlu ederken, bağımlı aşk depresif yapıyor.
AŞK NEDEN ACI VERİYOR?
Şu demek oluyor ki aşk, daima mutluluk vermiyor, kimi zaman kişinin depresif hissetmesine ve acı çekmesine de niçin oluyor. Ünveren aşkın acı veren bir duyguya dönüşmesini; “İlişki istendiği benzer biçimde gitmediğinde yaşam kabusa dönebiliyor. Bilhassa geçmişinde büyük kayıplar yaşamış kişiler ayrılığa karşı daha duyarlı ve savunmasız olabiliyor. Kişide umutsuzluk, hiddet benzer biçimde duygular oluşuyor. Yalnızlık korkusu, karamsarlık, yaşamın anlamsızlığı düşünülüyor. Derin bir acı yaşanıyor, ölüm düşüncesi, intihara eğilime kadar giden depresyon görülebiliyor” şeklinde açıklıyor.
KADIN CİNAYETLERİNİN BİR SEBEBİ DE HASTALIKLI AŞKLAR MI?
Sadece bir de patolojik kısaca hastalıklı aşklar var ki, onların verdiği acı ve yıkım oldukca daha büyük oluyor, aşkla başlamış olan birliktelikler trajedi ile sonlanıyor. “hastalıklı aşk” hanımlarda da erkeklerde de görülebiliyor sadece vakası şiddete çeviren taraf tamamen erkekler oluyor.
Hastalıklı aşkın; takıntılı aşk, patolojik aşk yada narsisistik (egoist) aşk diye de adlandırıldığını söyleyen Uzman Psikolog Gizem Ünveren, bu durumda kişinin ilişkiyi bir kişilik mücadelesine dönüştürdüğünü söylüyor:
PATOLOJİK AŞKIN NEDENİ BEBEKLİK DÖNEMİNE KADAR UZANABİLİYOR
“Sevgi sanılan şeyin altında bağımlılık ve yetersizlik duygularını barındıran saplanıp kalma, yapışıp kalma olabilir. Sıhhatli ruh yapısına haiz olmayan bireylerde bu duygu durumu görülebilir. Aşk sanılan duygu, bebeklik döneminde bağlanma ilişkisinin sıhhatli gelişmemesinden dolayı, kişide hastalık boyutuna varan bir durumu ortaya çıkartabilir. Aşk cinayetleri de bu ruh hali ile gerçekleşir.
“SEVDİĞİN İÇİN ÖL-ÖLDÜR ÖĞRETİSİ YERLEŞİK HALE GETİRİLİYOR”
Şahıs kendini, o eğer olmazsa yaşayamaz, mutlu olması imkansız, kuvvetli olması imkansız halde hisseder. Karşısındaki için oldukca şey yaptığını zanneder fakat aslolan gayesi benliğini kurtarmaktır. Kişinin ileri giden tavırlarına hoşgörülü olunduğunda, “sevdiğin için öl-öldür” öğretisinin yerleşik hale gelmesi, aşkın patolojik boyuta taşınmasının yolunu açar. Takıntı hastalığı, aşk takıntısı şeklinde ortaya çıkabilir. Bağımlı, takıntılı, narsisistik, sınır kişilikler de takıntılı aşk yaşamaya meyillidir.”
AŞK ACISI ÇEKENLER NE ZAMAN YARDIM ALMALI?
Biten aşkın arkasından üzüntü, sorun ve özlemin yaşanması düzgüsel fakat Ünveren, bu durumun makul bir sürede geçmesi icap ettiğini söylüyor. Ortalama 6 ayın sonunda acınız hala aynı yoğunlukta ise bir uzmandan yardım almalısınız. Gönül sızısı bedene de yansıyabiliyor. Mide kasılmaları, devamlı baş ağrıları, uyku düzeninde bozulmalar ve iştah kesilmesi görülebiliyor.
KADIN SEVGİ, ERKEK CİNSELLİK İSTİYOR
Hanım ve adamın aşka yükledikleri anlamlar ve aşktan beklentileri farklılık gösteriyor. Ünveren, hanımefendilerin ilişkiden isteklerini özetlemek gerekirse; sevgi, itimat, farkedilmek, arzulanmak, takdir görmek olarak özetliyor, adamların cinsel odaklı yaklaşımına vurgu yapıyor:
“Erkekler çoğu zaman kariyerleri, partnerleri üstündeki tesirleri, cinsel başarıları, çekicilikleri ile ilgili doyum olmayı kısaca övgü ve onay almayı istiyor. Erkekler için ilişkideki kilit noktalardan biri cinselliktir. Adamların ilişkiye bağlılığı cinsellikle pekişirken, hanımefendilerin bağlığı ise kontakt ile gerçekleşir.”
CİNSELLİK PARTNERLERİN HORMONAL BAĞ KURMASINI SAĞLIYOR
Aşkı ateşleyen ve sürdüren en mühim etkenin cinsel enerji bulunduğunu söylemek doğru olur mu, cinsel enerji bitince aşk da bitiyor mu? Ünveren’in yorumu şu şekilde:
“İlişkide bağlılık ve süreklilik elde eden mühim etkenlerden biri cinselliktir, biyolojik olarak partnerler içinde hormonal bir bağ da kurulmasına niçin olur. Burada etkili olan hormonlar oksitosin, dopamin ve serotonindir. Bu hormonal uyarı ile haz alma mutlu hissetme bağlılık ve ilişik hissetme benzer biçimde duygular ortaya çıkar.”
AŞKIN ÖMRÜ NE KADAR?
Aşkın ömrü ile bilimsel araştırmalara işaret eden Psikolog Ünveren, “Aşkın ömrünün 2-3 yıl olduğu araştırmalarla saptanmıştır. Aşk için lüzumlu olan dopamin, noradrenalin ve feniletamin gittikçe azalıyor. İlişki devam ederse endorfinler devreye giriyor ve refah, itimat benzer biçimde duygular ilişkiye ekleniyor. Seksle birlikte oksitosinin salınması ile doyum ve bağlanma gerçekleşiyor” diyor.
Şu demek oluyor ki, ömrü 3 yıl olsa da sevgiye evrilebilen sıhhatli aşklar, bedeni ve ruhu beslemeye devam ediyor.
Kaynak: Ntv.com.tr