Fazlaca yanlış bir halde, yaşamı anlamlı kılan öteki şeylerin eksikliğinde, cinsellik ve aşk tüketime yönelik kötüye kullanıldığında yalancı bir mutluluk olarak onların yerini doldurma görevini üstlenebilir. Bu durum insanoğlunun bireyselliği ön plana çıkarma çabalarından önde gelen mahremiyetin hazmedilemeyen bir yan tesiri olarak değerlendirilebilir. Aşkın, yokluğun, özlemin ve şehvetin bir göstergesi olduğu görüşünü korumak için çaba sarfeden Platon, Şölen adlı eserinde, aşkın, bölünmüşlük ile varlığımızdaki yalnızlık duygusunu kaldırmaya yönelik bir bütünleşme arzusu bulunduğunu da söyler. Mitolojiye nazaran; hemen hemen bildiğimiz anlamda insanoğlunun yaratılmadığı dönemde, insanoğlu önceleri hem adam hem hanımdı ve Hermaphrodites adıyla anılırlardı. Hermaphrodites kendi kendine yeten, hiç kimseye hatta Tanrılara bile ihtiyacı olmayan, yarısı hanım yarısı adam, dört kollu, dört bacaklı, biri doğuya bakarken diğeri batıya dönük iki yüzlü, dört gözlü, dört kulaklı, iki ağızlı ve iki çift kanadı olan koskocaman bir yaratıktı. Tanrılar, Hermaphrodites’in kendi kendine yetmesini bir türlü içlerine sindirememişler. Ona karşı duydukları hiddet günün birinde Hermaphrodites’i birbirini tamamlayan iki bölüme bölmelerine kısaca ikiye ayırmalarına yol açmış. Adam ve hanım bu şekilde ortaya çıkmış. İşte her insanın bir halde yorumda bulunmuş olduğu ve ahkam kestiği cinsellik sözcüğü de bu ayırmayı anlatır ve Latince bölme ve ayırma anlamına gelen secare sözcüğünden türer. Ve o gün bugündür hanım yitik yarısı erkeği, adam yitik yarısı hanımı arayıp durur. O zamandan beri adam ve hanım birleşmeye çalışmaktır. Bundan dolayı cinsellik; kendini sevme, kendini keşfetme ve yaşamın gerçek anlamını arama yolculuğunun başlangıç noktasıdır. Bu arayışa kısaca tekrardan hermafrodit olup tamamlanma, bütünlenme ve birleşme arzusuna da cinsellik diyoruz. Türkçe’mizde cinsellik sözcüğünün karşılığı cinselliktir. Cinsellik gerçek mutluluğu bulma ve yaşamımızın amacını keşfetme gücüdür. Cinsel soruların yanıtını bulabilmek, cinselliğin gizli saklı tarihini anlayabilmek, cinselliğin gelişim serüvenine ışık tutabilmek ve hayatta olmanın keyfini hissedebilmek için; cinselliği bir tek biyolojik, fizyolojik, toplumsal ve ruhbilimsel bilgilerle değil, bununla beraber mitolojik bilgilerle anlaşılmasının doğruluğuna inanmak gerekir. Bundan dolayı cinsellik insan yaşamının naturel ve insanlık zamanı kadar eski bir parçasıdır.
Uzm. Psk. Dan. Cem KEÇE